28 Ağustos 2015 Cuma

D400 OTOSTOP MACERAMIZIN 5. 6.. Ve 7. GÜNÜ [ SON ]

5.GÜN

4.Gün Rotamız (103 Km )

Kullanılan Araçlar :


  1. Kalkan-Patara Yol ayrımı: Antalya’dan tatile çıkan  İbrahim Abi
  2. Patara yol ayrımı-Fethiye: Güney Koreli çift,  Hetchbag bir Audi
  3. Fethiye’nin Çiftlik Köyü-Göcek: Marmaris’e giden Deniz Subayı Hüseyin Komutan,

           Sabah yine erkenden uyanıyoruz. Wc için sahildeki işletmeieri kullanıyoruz. Sahil işletmeleri geceyle işletmelerini olduğu gibi bırakıp gitmişlerdi geçen seneden hatırladığım bu durumla yeniden karşılaşınca Kalkan'a İngiliz yaşam tarzının nasıl yerleştirildiğine bir kez daha şahit oldum. Tüm masalar temizlenip düzenlenip aynı şekilde oldukları yerde bırakılıp gitmişler. Çadırımızı toplayıp sahile indik. Sabah kayalıklarda balık tutan bir kaç insan dışında Kalkan hala uyuyordu, denizi de hala uyanmış sayılmazdı buz gibi suyunda yine hiçbir kıpırtı yok desek yeridir. Biraz yüzdükten sonra duş almak için kabinlere çıkmıştım dönerken sağ tarafımda ki kafelerden beni selamlayan tanıdık bir yüzle karşılaştım. Evet, bu Ali Abi'nin ta kendisiydi; Dövmeci Ali Abi. Hemen yanına gidiyorum ve dün onu aradığımızı anlatıyorum belediyenin zabıtaları ile takıştığını ve bir kaç gün öncede soyulduğunu anlattı. Gece sahilde şezlongların üzerinde sabahlamış. Bu kez senin yolunu seçtik otostopla geldik buralara diyorum gülüyor bize. Burak'a haber verip geleceğimi söyleyerek yanından ayrılıyorum kısa bir süre sonra Burak ile toparlanıp geliyoruz hemen klasik ilk karşılaşmalarda kendisini tanıtan bir kaç meşhur anısını bizlerle yeniden paylaşıyor.  (Beton Mustafa, Hareketli geçen gençliğinden kesitle.)Tabi önce çoçuklara birer çay bunlar  diye seslenmeyi de unutmuyor. Bir yandan bizi güldürürken bir yandan da bir takım rahatsızlıklarının ortaya çıktığını anlatıyor. Durumunun pek içler açıcısı olmadığını anlasakta kendisi bu durumu kahkahalarla anlatarak durumu kabullenmiş görünüyor.

           Ali abi aslen Karadenizli tüm aile bağlarını koparıp otostopla vurmuş kendini ülkesinin yollarına. Ülkenin her şehrine otostopla yolculuk ettiğini bu sayede yollardan dostlar topladığını ve gittiği yerlerde küçük işleri kapıp hayatını devam ettirdiğini geçen sene Mümin ile bana uzun uzun anlatmıştı. Kalkanda'da dövme ve balıkçılıkla ile geçiniyordu bir kaç işinide halledip para toparlayıp tedavi için İstanbul'a geçeceğini anlatıyor. Çaylarımızın son yudumlarını alıp fazla vakit kaybeteden belki de son bir hatıra fotoğrafı alıp vedalaşıp ayrılıyoruz.
Dövmeci Ali Abi  / Kalkan 2015
       Kahvaltıyı simit ayran ile geçiştirip D-400 kara yoluna çıkıp otostopa başlıyoruz. O sırada yanımıza bir amca yaklaşıp yolumuzu soruyoruz kısa bir muhabbet sonra anlaşılıyor ki bizi Likya Yolu yolcuları zannetmiş eğer yeni geldiyseniz konaklama için  bizim Sarıbelen köyünde köy evimizde misafir edebiliriz teklifinde bulundu. Biz de dün geldiğimizi bu gün ayrılacağımızı söyleyince olurda yolunuz düşerse veya arkadaşlarınız buralardan geçerse Sarıbelen Köyüne gelip kendisini bulursak ev sahipliği yapabileceğini söyleyip iletişim bilgilerini verdi. Neşat KARAGÜL 0539 331 5485 (SARIBELEN KÖYÜ).
         Bir süre sonra yanımızda bir araç duruyor. Patara'ya gideceğini söyleyince Patara yol ayrımına kadar onunla yolculuk ediyoruz. Kendisinin Antalya'da avukat olduğunu sevgilisiyle bozuşup Antalya'dan basıp Göcek'e doğru tatile çıktığını anlatıyor. Sevgilisi tatil için basıp Kore'ye gidince İbrahim Abi'de misilleme yapıp vurmuş kendini Akdeniz kıyılarına. Patara'ya dün gittiğimizi öğrenince bizden kısa bir bilgi alıp bizi yol ayrımında bırakıyor. Biz en kötü ihtimalle kimseyi bulamazsak İbrahim abiyi tekrar yakalarız Göcek'e onunla yol alırız diye rahat rahat otostopa başlıyoruz. Çok zaman geçmemişti ki yanımıza  Hetchbag bir Audi yanaştı camlar inince bize bakan iki çekik gözle karşılaştık. Sonradan anladık ki bu kez Güney Koreli bir çifte otostop çekmiştik. Burak Fethiye'ye gideceğimizi söyleyince kendilerinin de Ölü Deniz'e gideceklerini bizi alabileceklerini söylüyorlar. Yolda Burak kısa bir muhabbet edince bizim Denizlili olduğumuzu söyleyince kendilerinin de yarın Pamukkale'ye gideceklerini söylüyorlar. Daha sonra Fethiye'ye kadar kendi aralarında Korece konuştular. Yol üzerinde Patara plajında gördüğümüz yabancı çift otostopçuları gördük ama bizim Koreliler onlara pek sıcak bakmadılar belki de biz varız diye almak istemediler.
          Fethi'ye merkezede bizi bıraktılar. Yolumuza ters düştüğü için Saklıkent'i pas geçmiş olduk. Geçen turda tanıştığımız Selahattin abinin yanına uğrayıp öğle yemeğimizi aradan çıkardık derken dinlenmeye fazla vakit ayırmışız(2-3 saat) burada epey vakit kaybettik. Böylece sabah yola erken koyularak elde ettiğimiz avantajı kaybettik. Burak Kaya Köyü önceden görmüş benim görmediğimi öğrenince orayı seçenek olarak bana sundu. Ben de kabul ettim ama yola çıkmakta geç kaldığımız için sıcakta Fethiye merkezi hiç çekilmiyordu ve dönüş için vaktimizin yetmeyeceğine karar verdik ve yönümüzü Fethiye kordona çevirdik. Yolu biraz karıştırığ sahile paralel yürüdükten sonra kordana ulaştık. Kordon boyunca yolumuza devam ettik.
Fethiye Kordon
İsmail Abiye İthafen
          Çalış plajına kadar otostop çekelim daha sonra plajdan D-400 kara yoluna bir otostop daha çekeriz diye düşündük ama işler hiçte planladığımız gibi gitmedi. Fethiye merkezden ana yola kadar tüm enerjimiz bitip, sinirlerimiz bozulana kadar yürüdük. ( 4saat boyunca yürüdük ) Böylece bu günün dersini de çıkarmış olduk ; Şehir merkezlerinde saatlerce otostop çeksen de araçların durma ihtimali neredeyse hiç yok denecek kadar imkansızlaşıyor. Siz siz olun ana yoldan fazla ayrılıp şehir içlerinde fazla ilerlemeyin. Ana yola yaklaşınca Burak'tan bu yolun anısına bir hatıra fotoğrafı rica ediyorum. Bu vesileyle zor anlarımızda beni çikolatasıyla yola motive eden yoldaşım Burak'a buradan teşekkürlerimi iletiyorum.
Hakikaten Yollar Yürümekle Tükeniyormuş Süleyman Başkan
Çiftlik'i Geçip Ana Yola Ulaşınca Keyifler Yine Gıcır Oluyor İstikamet ; GÖCEK!
       Ulan peki Fethiye'ye neden girdiniz madem ki diyorsunuz haklı olarak. Aslında Fethiye'de görülmesi gereken yer epeyce bol; Saklıkent Kanyonu, Ölüdeniz Milli Parkı, Kayaköy, Perdikia, Pınara, Kelebekler Vadisi, Afkule Manastırı ve 12 Adalar Tekne turu gibi seçenekleriniz var. Ancak bu yerler arası mesafeler gerçekten fazla mesafe ve aralarında git gel yaparak zaten gereksiz bir sürü vaktinizi boşa harcamış oluyorsunuz biz bunu Fethiye içine girince geç farkettik. Buna bir de Fethiye halkının şehir içinde otostopa kapalı olması eklenince durum iyice kötüleşiyordu. Burak tüm yol boyunca Fethiye'nin tatil beldesinden çıkarılıp il olmasını savunması bu nedenle gayet mantıklı bir öneriydi.
           Vakit kaybetmeden otostopa başladık. Çok geçmeden Marmaris'e gitmekte olan Deniz Subayı Hüseyin komutan bizi aracına aldı. Yolda muhabbet ilerleyince laf arasında bisiklet turlarından açıldı ve Marmaris'te arkadan araç çarpması sonucu hayatını Kaybeden Fransız bisikletçiden açılınca. Olaya dahil olan sürücü Hüseyin abinin asker arkadaşı çıktı ve kendi yönlerinden olayın bisikletin arkasına takılı olan yük römorkunun yola savrulması sonucu arkadan çarpıldığını söyledi. Makineci olduğumu öğrenince birazcık termodinamikten dem vurduk, Burak'ın tıp okuduğunu öğrenince eşinin yakın zamanda doğum yapacağını söyleyerek birazda onunla kadın doğumcular hakkında kısa bir muhabbet ettiler. Yol eğlenceli olmaya başlamıştı, muhabbetler birbirini açıyordu ki Göcek ayrımına gelmiş olmuşuz bile. Vedalaşıp araçtan indikten sonra Burak, Göcek'te yaşayan ablası ile iletişime geçip akşam yemeğinde buluşmak üzere kararlaştırıp çadır yeri aranmaya başladık.
           Göcek tam bir marina cennetiydi. Sahile yaklaştıkça neyle karşı karşıya olduğumu yeni yeni anlıyordum bu kadar fazla tekneyi bir arada bu şekilde görünce şaşırmıştım. Koyu neredeyse tekneler kaplamıştı. Eee bu kadar teknesi bol olan denize doğal olarak girmek imkansızlaşıyor. Kimse sahilden denize girmiyor. Göcek'te bir kaç alternatifiniz mevcut ilk olarak D-Marin'inde ki otelin kendi plajında parayı basıp rahatça denize girebiliyormuşsunuz ki bu otelin müşteri değilseniz pek mantıklı değil. Diğer bir alternatif Göcek' yakın İnlice'ye araçla gidip rahat rahat plaj keyfi yapabiliyormuşsunuz. Son olarakta bizimde tercih ettiğimiz ve en ideali olan günü birlik 12 ada tekne gezisi ile koy koy gezip farklı koylarda yüzebiliyorsunuz. Göcek'ten hemen bir kaç kare paylaşıp sizi biraz da görsellerle etkileyeyim o zaman ;
Deniz Manzaralı Akşam Yemeği Oluyor Mu Sana Tekne Manzaralı Bir Akşam Yemeği
Göcek İçinden Kanallar Ve Dereler İle Deniz Bağlantılar var
Evler, Sokaklar Göcek Halkının Yaşam Standardını İnsanın Gözüne Gözüne Sokuyor

Sanırsın Viyana Sokakları
Her Yer Tekne, Her Yer Göcek
Siz Sadece Poz Verin Her An Arka Planınız Hazır.

Göcek Portville / Tablomsu Manzaralar

            Bir süre Burak ile Göcek içinde ve sahilde tur attıktan sonra Burak'ın ablası akşam yemeği için bizi almaya geldi. Neyle mi? Tabi ki de Pamir'in deyimiyle yemeğe zıpzıp ile gidiyorduk. Pamirto dayısının geleceğinden habersizmiş dayısını bir anda karşısında görünce bir mutluluk yaşadı. Akşam için üzerimizi değiştirip yemeğe geçtik günler sonra barbunya pilakiden kurtulup son akşamımız da normal bir akşam yemeği yiyecektik.Tur sonunda aynı kare de fotoğrafımız Natural Restoran'a  nasip oluyor. Gece çadırda da bu karemize bir isim düşünüyoruz ve Burak bir nida fırtlatıyor;

Yeter      Bar- Bun-Yaa       Pii-La-Kiii   Ye-Terrr
             Yemekte Burak'ın ablası günlerdir rahat yüzü görmediniz diye son gecemizi otelde konaklamamız için çok ısrar etse de biz bu güne kadar en zor anlarımızda dahi ücretli araç kullanmadığımız gibi çadırımızdan da taviz vermiyoruz. Bu teklifi reddedince yeni bir teklif geliyor; yarın için 12 adalar tekne turu.. Bu daha makul geliyor zaten Göcekte Denize girmenin en mantıklı yoluda bu görünüyordu, bu teklife itiraz etmiyoruz. Yemekten sonra Göcek merkezde bir kafede çaylarımızı da yudumladıktan sonra çadırımızı kurmak için kalkıyoruz ve akşam üzeri gelince gözümüzü kestirdiğimiz denize sıfır çimenliğe yöneliyoruz.Geçerken bir de çadır yerimize   300-400 m ilerimizde ki Rixos'a göz atıyoruz.
           Çadır yerinde pek aydınlatma olmadığı için yakıyoruz kamp lambamızı miss gibi kuruyoruz çadırımızı. Göcek gece gayet serin oluyor. Burak ile haftanın değerlendirmesini yapıyoruz yemekte ki fotoğrafı paylaşırken turun ismini de Burak patlatıyor turun %90ını D-400 kara yolu üzerinden tamamlandı otostop turumuzun adı D-400 olsun diyor ve böylece turumuzun ismide belirlenmiş oluyor. Bir yandan da saat 12'ye kadar Rixos'un  canlı müziği devam ederken uyuya dalmıştık. Ta ki bir gürültüyle uyanıncaya dek. Sen kalk o kadar yol tep gel bu nadide sessiz sakin, elit tabakanın yaşadığı yerde apaçi saldırısına uğra. İlk başta kıyıya yanaşan bir tekneden geliyor sandım müzik sesini ama Burak bunun bir araçtan geldiğini söyleyince acı gerçekle yüzleşiyoruz. Burak'ın bu duruma yazımsal tepkisi aynen alıyorum :
''Playlist: my baby shot me down David guetta ft skylar grey, güzel şarkı ama ıp tıs cıpts 
Gülşen, kaldır yavrum kolları- gençlerin talep bu yöndeydi
Bi de rusça bişeyler vardı onu anlayamadık. ''
          Neyse ki bir süre sonra güvenlik gelip bizim apaçileri şutladı, sonrasında sabaha kadar herhangi bir sorun yaşamadık sadece sabaha karşı hava epeyce serinledi hatta üşüttü bile diye biliriz ben pikemi de kullanmak zorunda kaldım.

6.GÜN

          Sabah uyanıp çadırımızın kapısını aralayınca yine harika bir deniz manzarası ile karşılaştık.
Neden Otelde Konaklamadık Bilmem Anlatabildik Mi ? :)
            Biz çadırdan çıkıp birkaç kare alırken Burak'ın ablası ve Pamir geldiler. Pamir hüzünlü anlaşılan o ki tekne turunda o bizimle olamayacaktı. Vakit kaybetmeden kahvaltı için merkezde bir yere oturduk.
Dertler Derya ( Minecraftçı Pamirto)
           Saat 10:30 da teknede yerlerimizi alıp tura başladık. Akşam saat17'ye kadar koy koy gezip birbirinden güzel koylarda durup neredeyse tüm koylarda denize girme şansını yakaldık.

  • 12 Adalar
Domuz Adası’ nda bize teknede bilgi veren bayanın söylediğine göre bir zamanlar yabani domuzlar yaşarmış. 
Körfezdeki adaların en büyüğü, Tersane Adasıymış. Mübadelenin ardından terk edilen eski Rum yerleşiminin kalıntıları adada görülüyordu. Buradan resim alamadım ama pekte görsel kalıntısı kalmamıştı harabe tarzı birkaç kalıntı var gibi görünüyordu.Mesela bir tersane ve gözetleme kulesi kalıntıları var. Burada da  ayrıca hala işleyen bir restoran bulunuyor. Biraz evde araştırınca meğerse yazın teknelerin doldurduğu Klopatra Hamamı’nda, iskelenin yanında, bir kısmı su altında kalmış bir Bizans manastırının kalıntıları varmış.
Rum Evlerinden Kalıntılar. Arka plandaki ise Bahsettiğim Restoran.
Restoran Şuan Aktif Olarak Çalışmakta.
Yassıca Ada'nın tekne turlarınca tercih edilmesinin nedeni, bu adadaki koyların tüm koylar içindeki tek kum plaja sahip olması. 
Taşyaka koyu, ayrıca Ünlü Bedri Rahmi koyu da olarak bilinen koy.Ressam ve şair Bedri Rahmi Eyüboğlu’ nun, bir mavi yolculuğu sırasında, bu koydaki bir kayanın üzerine yaptığı resimden dolayı böyle anılıyor.
Bedri Rahmi  Eyüboğlu'nun Mavi Yolculuğunda Kayalıklara Bıraktığı Eseri

Sarsala Koyu'na karadan da ulaşılabiliyormuş galiba ama  biz tekne ile yanaşıp burada bir yüzme molası da burada verdik.
Zeytin Adası ise bir zamanlar Uzan Grubu'nun adasıyken şimdi Zorlu'nun eline geçmiş, Uzan'lardan 16 trilyona alınmış diye söylendi.
Uzan'ların Zeytin Adası'nı Zorlu Almış. / Adamların Adası Var.

  Akvaryum Koyu ise koylar içinde en fazla rağbet gören koy oldu denizinin yüzünün cam gibi parlak olduğu söyleniyor balıkların görsel şöleni ile birleşince dahada cazip oluyor tabikide.

Akvaryum Koyu Manzaralı Çek Pmapa.








          
         Akşam üzerine doğru tekne gezimiz sonlanmıştı. Göcek'te kıyıya çıkınca bizi yine Pamirler karşıladılar. Akşam yemeğinden sonra yine dün ki kafeye oturup çay kahve içmiştik ama ben günün yorgunluğu için masada ara ara uyukluyordum. Soğuk kahve diye gelen sıcak kahve bile üzerimde ki uyku halini atmaya fayda etmeyince çadırımıza doğru yavaştan yol almaya başladık. Gece deliksiz bir uyku çekip sabah erkenden 6 gibi uyanıp çadırımızı toplayıp yollara düştük.

7.GÜN

7.Gün Rotamız ( 243 Km )

Kullanılan Araçlar :


  1.  Göcek-Fethiye: Fethiye’ye giden aslen Adanalı Murat abi, Doblo tipi araç
  2. Fethiye-İlerideki bir köy sapağı: Köyüne giden genç, Renault Broadway
  3. Köy Sapağı-D-400 Antalya, Denizli, Kalkan, Kaş yol ayrımı: Fethiye’de yaşayan Kalkan’a giden Gökhan abi, Doblo tipi araç [ Buradan sonra D-330 otoyoluna saptık. ]
  4. Seydikemer-Muğla yaylalarına giden yoldaki bir rampa sonu: Odun taşıyan BMC kamyon.
  5. Rampada gözlemeci, mısırcı olan bir yer-Söğütköy: Fethiye’deki gösterisinden Antalya’ya dönen illüzyonist abi, Volkswagen Golf [ Söğütköy’den D-585 otoyoluna saptık. ]
  6. Söğütköy-Denizli: Tatilden Balıkesir’e dönen önce İzmir’e uğrayacak olan önlü arkalı iki araç giden 2 aile, Volkswagen Polo

Göcek'ten Son Karemiz
          Sabah erken saatlerde otostopa başlayınca araç bulmamız kolay oluyordu yerleşim yerleri arası iş için seyahat eden araçların bizi alma ihtimalleri daha yüksekti nitekim öylede olmuştu Fethiye'ye işi için giden bir Adanalı abi bizi Fethiye girişine kadar atıverdi. Yolda otostopçulara karşı birkaç düşüncesini de bizlerle paylaştı. Ona göre kılık kıyafet otostopta aracına yolcu alması açısından gerçekten çok önemli bir kritermiş. Bunu da not edip yolumuza devam ediyoruz. Fethiye'den köyüne giden bir genç bizi Fethiye'den Broadway ile 15 20 km kadar götürdü. Bir süre bu köy sapağında otostop çekerken doblo tipli bir araç yanımızda durdu Kalkan'a kadar bizi götürebileceğini söyleyince biz Kalkan'a kadar gitmeyeceğimizi ancak ilerideki  Kalkan, Kaş, Denizli yol ayrımına kadar bizi götürebileceğini söyledik. Kendisi Kalkan'da çalışıyormuş. Fethiye'yi çok beğendiği içinde Kalkan'a yerleşmediğini söyledi. Fethiye ona göre daha canlıymış, ne de olsa Kalkan biraz daha kafa dinlemelik elit bir tabakaya hitap ediyordu.
          Ancak bu indiğimiz noktada bizim için ikinci Çıralı-Adrasan Vakası olmuştu saatler ilerledikçe kimse durmuyordu biraz daha yürümeye kara verdik ama değişen bir şey olmadı. Yol boyu ilerleyerek otostop çekiyorduk yol işlek olmasına rağmen kimse durmuyordu. Bu arada ben bir markete sırtı çantalı iki kişiyi girerken görünce onları Selamiler sanmıştım. Arkalarından markete gidince gördük ki Rainbow buluşmasının yapılacağı Fethiye köyünü arayan iki yabancı çift otostopçuydu.

Duran Neyin Olmayınca o.O   MİSSİON COMPLETED
 Öğle vakti olmasına rağmen hala gelen giden yoktu bizde gölgelik bir gözlemeci tarzı mekanın önüne oturup otostopa devam ediyorduk derken bir kamyona otostop çektik kamyon yanımızda durdu. Yolumuzu sordu Muğla yaylalarında bir yere kadar bizi götürebileceğini söyledi. Ancak çok yavaş ilerlediğini de ekledi biz de beklemektense yavaşta olsa yol yapmamız gerektiğini düşünerek bindik kamyona ve hayatımızda ki en yavaş yolculuğa başlamış olduk. Odun yüklü BMC kamyon rampaları , 16-20 km/h hızla çıktı.
           Kamyon rampaın birinde yol kenarında mısırcı tarzı satıcıların olduğu bir yerde indirdi otostop için burada yeterli  yol kenarı genişliği olduğunu söyledi. Bize de mantıklı geldi ama pek ümitli değildik ki çok geçmeden bir Volkswagen Golf yanımızda durdu. Arka koltuk komple malzeme ile doluydu ön koltuk ise patlak lastikle dolmuştu. Aracı sağa çekip hemen bir eşya düzenlemesi yapıp bizim için yeterli alanı açınca yolumuza devam ettik. Kendisinin bir illüzyonist olduğunu söyleyen abi Fethiye'de ki otelde yaptığı gösteriden Antalya'ya dönüyormuş. Her hafta bu iş için gidip geldiğini söyledi bu yol için yanına yoldaşlar arasada bulamadığını bize yakındı. Bizi de görür görmez bunun için aldığını söyledi yol uzun olduğu için laflamak için birilerini arıyormuş. Bizi almasının ikinci nedeni ise 4 kişi çıkıp 2 kişi tamamladıkları uzun soluklu otostop macerasından dolayı halimizden anlamasıydı. Yol boyunca Türkiye'de ki illüzyonluk alanının kaynak ve bilgi sahibi kiilerin yetersizliğinden dem vurdu. Bu nedenle uluslar arası bir topluluklarının (dernek tarzı) olduğunu zaman zaman ülkeler arası yolculuk edip buluşarak veya internet üzerinden bilgi  paylaşımı yaptıklarını anlattı. Türkiye'de ki illüzyonların bilgi paylaşımı konusunda cimri olduklarında da yakınmadan edemedi. Yolculuk boyunca muhabbet dolu keyifli bir yolculuk oldu. Söğütköy'de vedalaşıp araçtan indik. Vakit öğle vaktiydi günlerden de cuma hemen bir cami sorup Söğütköy içerisinde ki camiye yöneldik fakat Burak son dakikada yetişebildi. Çıkışta öğle yemeği için yanımızdaki ton balıklarını gömdük. Ardından yola çıkıp tekrardan otostopa başladık.
           Fazla zaman geçmeden hemen yanımıza bir Volkswagen Polo yanaştı tam yanına yaklaşırken hemen onun ardına da başka bir Volkswagen yanaştı anlaşılan iki araç birlikte seyahat ediyorlardı. Her şekilde bize yer bulunurdu yani. Ne tarafa gittiğimizi sordular,Denizli diye cevap alınca atlayın bizde Balıkesire dediler. Ama bu gün İzmir'e gidip oradan yine Denizliye döneceklermiş isterseniz İzmir'e bile atarız dediler. 2 aile olarak tatile çıkan bu abilerle ben Tavas Makası'na kadar Burak ise Denizli'ye kadar yolculuk edecektik. Yolculuk sırasında Serinhisar'da kuruyemiş almak için durunca kısa bir muhabbet üzerine abinin bisiklet sporuyla ilgilendiğini de öğrenmiş olduk. 
           Tavas makası üzerinde beni bırakıp Burak ile birlikte yollarına devam ettiler. Ben ise köye kadar yolcu aracıyla mı yoksa eve kadar otostopla mı dönme arasında gel git yaşarken bir araç beni görüp fren yaparak az ilerimde durabildi. Hemen yanına gittim Tavas'a gidiyormuş istemeden de olsa yine bir otostopla eve kadar ulaşıp tüm turu otostopla tamamlamış olmanın gönül rahatlığıyla uzun bir dinlenme dönemine girmiş oldum. 
Bu Da Kapanış ( Tavas Makası- 28.08.2015 Cuma)

TUR SONU :

  • 800 Km'lik rotamızı tamamlamak için 27 araç kullandık. Traktörden kamyona, Mercedes C180'den Tofaş Şahine kadar tüm araçları kullandık. 
  • Aynı yerde aynı pozlar verirken tur boyunca aynı yerlerde aynı kıyafetlerle seyahat ettiğimi fark edince çok şaşırmıştım.
24.08.2015 OLYMPOS MOCAMP / KAŞ
02.09. 2014 OLYMPOS MOCAMP / KAŞ
23.08.2015 KAŞ 
01.09.2014 KAŞ



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder